Ki̇mse Kahraman Olmaya Kalkmasın (Gökten İndi̇m Şehre)
Buradasınız: Anasayfa / Seri̇ Öyküler
8 Aralık 2022, Perşembe
Kimse Kahraman Olmaya Kalkmasın (Gökten İndim Şehre)
Kimse Kahraman Olmaya Kalkmasın (Gökten İndim Şehre)

GÖKTEN İNDİM ŞEHRE:

Gökhan yokuş yukarı arabasını iterken nefes nefese kaldı ve birden söyleyeceği şeyi unuttu, yokuşun zirvesi yaklaştıkça, “Bir şey diyecektim neydi ya” diye düşündü, yokuşun zirvesine geldiğinde ilk rahat nefesiyle birlikte ne diyeceği aklına geldi ve avazı çıktığı kadar;

-Eskiler alılooo, demir alılooo, eskiciee!

Diye bağırdı. Gökhan aslında eski falan almıyordu direk demir alıyordu, aslında alıcıları da bunu biliyordu, aralarında yazılı olmayan bir anlaşma vardı. Bu yüzden kimse Gökhan’a demir dışında herhangi bir nesne getirmemekteydi.

Gökhan 27 yaşında, 1,65 boylarında, zayıf ve çok sakalı olmayan bir gençti, yaşı 27 olmasına rağmen en fazla 16-17 durmaktaydı. Kendisi bir çiftlikte tavuğun altında bulunsa kimse bu ne geziyor burada diye şaşırmazdı, bir eskiciye göre fazla yumurtaydı. Gökhan gün boyunca aldığı demirleri satmak için hurdacı Murat’ın yolunu tuttu, her gün aynı saatte Karabük’ün her yerinden gözüken dumanlara bakıp aynı şeyi düşündü; nasıl olur da Türkiye’nin ilk demir fabrikasının kurulduğu şehirde, demir ticaretine tır dayanmayan şehirde, demirin membağı olan bu şehirde kendisine günde sadece 5-10 kilo demir düşer? Nasıl olur bu? Bu nasıl bir haksızlıktı. Gökhan şehrin dumanlarına içinden günlük isyanını kısa kesip hurdacı Murat’ın yolunu tuttu. Gökhan’ın bütün hayali bir gün o demir yüklenen o tırlardan birine dükkanının önünden “rastgele” demekti. Bazen el arabasını tırın römorku olduğunu düşünürdü ve el arabasını önden çekerdi, fakat kendi kafasının ebadını ve kafasından tır kafası olmayacağını düşününce ihtiyatlı bir şekilde geri arkaya geçerdi. Bugün de bunu yaptı. Gökhan’ın bu sıkıcı rutinleri ile musmutlu kişisel gelişim uzmanı Aşkım Kapışmak bile bunalıma girerdi.

Gökhan yolu yarılamamıştı bile. Hurdacı Murat’a yaklaştıkça Murat’tan alacaklarını düşündü, çünkü son bir aydır kendisinden hiç para alamamıştı. Hurdacıya giden yolun üçte ikisi ıssızdı ama Gökhan için korkulacak bir durum değildi, zira yedi yıldır her akşam bu yolu tepmekteydi. Hatta ıssızlığın tadını çıkarıp, bazı şarkıların sözlerine küfür ekleyerek söylerdi bu yolda, yani o kadar ıssız bir yerdi. Gökhan eski bir şarkıya küfürler ekleyerek söylemeye başladı, aslında biri duysa eskilere saygısızlık olur diye utanacaktı ama etrafta kimse yoktu ve en az 1 saat boyunca da insan görmeden yürüyecekti. Bu sessizliğin gölgesinde emin adımlarla ilerlerken Gökhan birden ıslığa benzer bir ses duydu ve hemen dört metre ilerisine çok gürültülü bir şekilde bir şey düştü. Gökhan şarkıya eklediği küfürleri çıkardı ve o küfürlerle geriye doğru on – on beş metre koştu, ne olduğunu anlamamıştı. Havaya kalkan tozdan hiçbir şey göremiyordu. Bir arabanın devrildiğini falan düşündü ama bu yola bu saatte araba girmeyeceğini fark etti. Duman dağıldıkça küçük adımlarla yaklaştı, yukarıdan bir şey düştüğüne olan kanaati git gide güçlendi. Gökhan belli belirsiz bir adam figürü gördü ve arabasının üzerinden demirden eski bir elektrik süpürgesi borusu aldı, “Boru mu lan” diyerek kendisine cesaret verdi ve elindekine bakıp boru olduğunu görünce adım adım güveni tazelendi. Düşen şey toza bulanmıştı, git gide yaklaştı ve o şeye boru ile dürttü, tın diye bir ses çıktı. Bir kere daha dürtmek için hamle yaptı ve mekanik bir sesle o şey açıldı, içinden Tony Stark çıktı, Tony çok yakışıklı bir kaza geçirmişti. Bütün siyahlıklar kaş ve göz çevresini kirletmişti ve de kaslı kollarını gösterecek şekilde elbisesi yırtılmıştı. Tony Stark yere eğildi ve öksürdü. Gökhan, Tony Stark’ı görünce el arabasının altından pet kola şişesine doldurulmuş bir su çıkardı ve suyu Tony’ye ikram etti. Tony içti suyu, su kan gibi ılıktı. Gökhan:

- Geçmiş olsun abi paraşüt açılmadı mı?

Tony karizmatik bir gülümseme yaptı ve:

-Bugün Pazar, açılmaz…

Bilinir ki Amerikalılar her ekşının öncesinde ve sonrasında espri yapmazlarsa devletten işsizlik maaşı alamazlar. Gökhan, Tony’nin esprisine;

-Bugün pazartesi.

Diye yanıt verdi. Tony Gökhan’ı pazartesi sendromuna gönderme yapıyor zannetti önce ama saat farkından dolayı gözlerini açarak sempatik bir hareket yaptı, Gökhan’ı doğruladı. Gökhan ve Tony, Tony’nin demir zırhını olduğu yerden kaldırıp ayağa diktiler. Gökhan arabasının altından bir bez çıkardı, zırhı sildi. Gökhan hafif deforme olmuş zırha baktı hayran hayran…

–Abi bu tır oluyor mu?

Bu soru karşısında Tony biraz ekşidi…

-Bizde öyle Transformasyon falan olmaz, neysek oyuz İron Man’iz!

Dedi ve bu ikili ilişkide zırhsız olarak da ağırlığını koydu Tony. Gökhan pot kırmışçasına bozuldu, Tony sağa sola baktı ve etrafta laboratuvar olup olmadığını sordu. Gökhan 75. yıl Karabük Anadolu Lisesi’nde bir laboratuvar olduğunu söyledi, yıllar evvel oradan bir kızla arkadaşlık ettiğini ve bir keresinde okulu bastığında laboratuvarda kimya dersine denk geldiğini söyledi. Tony cebini kurcaladı ve alım gücü olan herhangi bir nesne var mı diye baktı, bulamadı. Tony, Gökhan’dan kendisine rehberlik etmesini istedi. Ama önce zırhını güvenli bir yere koymaları gerektiğini söyledi. Gökhan hemen yolunun üzerindeki hurdacı Murat’ı tavsiye etti. Tony hemen kabul etti. Tony ve Gökhan, İron Man zırhını arabaya yükleyip yola koyuldu. Gökhan, Tony Stark’ı sivil polis olarak tanıtıp Murat’tan alacaklarını almak üzere kafasında ince planlar yapmaya başladı. 

Tony ve Gökhan; Hurdacı Murat’ın hurdalığına geldiğinde Murat’ı küçük tüpte akşam temeği olarak menemen yapıyordu. Murat hemen çok sıcak bir karşılamayla misafirleri buyur etti. Gökhan direk alacaklarını alıp gitme niyetinde olsa da Murat’ın sıcak karşılaması yüzünden ortama dahil oldu. Zaten Murat genelde borçlu olduğu insanlara böyle sıcak davranıp alacaklarını istediklerinde güzel ortam soğutuverirdi…

Tony Stark menemeni kaşıkla yemeye çalışınca gülüşmeler oldu, ekmeği kanat yapıp menemene nasıl bandıracağını Tony’ye gösterirler. Murat hızlı bir şekilde Tony ile sohbeti ilerletti ve konuyu zırha getirdi. Kilosuna 20 tl teklif etti ve Tony’nin aklını karıştırıp pazarlığı hızla bitirmek için bir kilo demir ile bir kilo pamuk bilmecesini sordu. Tony kafası karıştığı için cevap vermekten kaçındı. Gökhan yeni arkadaşı Tony Stark’ı ezdirmemek için;

-Abi o demir adam…

Murat hurdalıkta yapılan bu yüceltmeye biraz bozuldu, fakat güldü. 

-Ne demirliği ne adamlığı lan, Karabük’de demir dövülür adam övülür.

Diyerek bir anda ortamın tansiyonunu yükseltti. Gökhan gerilimin kokusunu alınca Murat’ı kenara çekti ve Tony’nin Cia’de sivil polis olduğunu alacaklarını da şimdi alıp gitmek istediğini söyledi. Murat durumu hemen anladı.

-Tony diye polis mi olur, anca polis köpeği olur.

Diyerek kauçuk yumuşaklığına sürdü muhabbeti ve sanki Gökhan’ın parasını verecekmiş gibi devrik bir varilin kapağını açtı ve içinden çıkan köpeği Tony ile Gökhan’ın üzerine saldı. Tony ve Gökhan birbirlerini ite ite deli gibi oradan kaçtılar.

İkili geldikleri yolu geri teperek kaçarken Gökhan eskici arabasını Tony ise İron Man zırhını hurdacıda bıraktığını farketti. Hava kararmış soğuk bastırmıştı. Tony zırhsız çok üşümüştü, Gökhan hafif ama keskin rüzgarın sürüklediği bir gazeteyi aldı ve iç sayfalarını çıkarıp Tony’nin döşüne yerleştirdi ve de “üşümezsin, gaste tutar” diye ekledi. Tony gerçekten üşümediğini hissetti ve gazeteyi hep tabletten okuduğu için eve gidince tableti döşüne koymayı düşündü ama Gökhan’a söylemedi. Tony polis çağırmaları gerektiğini söyleyince Gökhan’ın gözünden iyice düştü. Gökhan, Hurdacı Murat’ın cezai ehliyeti olmadığını herkesi dövebilme hürriyetine sahip olduğunu belirtti. Tony, İron Man zırhını giymeden kimseyi dövemeyeceğini bildiği için fazla dayılanmadan, sadece;

-Hurdacıdan korksak demir giyinmezdik.

Diyebildi diliyle dişinin arasında. Gökhan birden ağlamaklı oldu ve el arabası olmadan para kazanamayacağını söyledi. Tony ise zırhı olmadan basit bir playboy olduğunu düşündü, ağlamaklı olmadı ama zırh kötü biri olan Murat’ın eline geçtiği için Karabük’ü ele geçirmeye çalışabileceğini düşündü. Tony kendilerine ait olan şeyleri Hurdacı Murat’tan almak için hemen bir plan yapmayı teklif etti, Gökhan hemen kabul etti. 1-2 dakika durup düşündüler ama ikisi de plan yapamadı. İkili yürümeye başladı ve iki saatlik bir yolun ardından Gökhan’ın yarı prefabrik yarı sacdan yapılmış evine vardı. Yatıp dinlenip sabah erkenden plan yapmaya karar veren ikiliyi saatlerce uyku tutmadı, ikisi de uyuyormuş gibi yaptı.

Sabah kalktıklarında Gökhan Tony’nin önüne kahvaltılık olarak çikolata sürülmüş pide ve çay koydu. Tony kahvaltıyı basit bulsa da yiyince sevdi ve Gökhan arkasını döndüğünde çikolatalı ekmeği çaya batırıp denemeye karar verdi, tam bandıracakken çayın yüzeyinde bir titreme olduğunu fark etti. Tony baraka evin temelinin sağlam olmadığını düşündü tam o anda kapı kırıldı ve İron Man kostümünü bağrı açık bir şekilde giymiş Hurdacı Murat içeri girdi, İron Man başlığının yüz kısmı açıldı ve Murat’ın yüzü göründü. Gökhan ve Tony şaşkınlık ve korkuyla karışık ifadelerle yerlerinde donup kaldı. Murat’ın alnında ter taneleri vardı. Murat, Tony’ye çıkıştı.

-Ulan son model alet yapmışsın içinde klima yok,  94 şahinlerde bile var, çorap da gitmedim ayaklar vuruyor, 44’ü var mı bunun. 

Murat kostüme iyice yerleşmişti. Murat, İron Man’in çelik eldivenleriyle Gökhan’ın kafasını tuttu “bu elle sıksam patlar lan kafan” dedi, Gökhan zaten eskiden beri Murat’tan tırstığı için iyice gerilmişti. Murat yerdeki demir bir bardağı ezdi ve sonra etrafa bakındı. Murat, İron Man zırhını giyince sanki kablo bulmuş bir çocuğun birini kırbaçlama isteğiyle yanıp tutuştuğu gibi birilerine zarar vermek için yanıp tutuşmaktaydı. Bu bakışlarından ve hareketlerinden belliydi. Murat, Tony’ye yaklaştı ve gülümsedi, bir şey yapacak gibiydi. Tony de ona önce gülümsedi ve sonra ani bir hareketle Murat’ın yüzüne sıcak çayı boca etti. Murat yüzünü tutunca Gökhan ile Tony oradan hızla uzaklaştı, çarşının içine kadar arkalarına bakmadan koşturdular.

Gökhan ve Tony çarşıda bir çakmak gazcısının tezgahının dibine çöküp etrafı süzdüler. Gökhan, Tony ile aynı yerde durmak istemedi, yerini belli ettiğini düşündü, ikili tartışadururken birden çakmak gazcısının tezgahı fırladı, Hurdacı Murat yetişmişti. İkiliyi çarşının içinde kovalamaya başladı, çevre esnafı ve kent sakinleri film çekiliyor zannetti ve müdahale eden olmadı. Hurdacı Murat tabanlarından kıvılcımlar çıkararak ikiliyi epeyce kovaladı. Gökhan ve Tony hızla bir kuyumcuya girdiler, hızla girdikleri için kuyumcu kendilerini soyguncu zannetti ve sopasını çıkardı, bizimkiler mecburen geri çıkınca Murat’ın kucağına düştüler. Murat, Tony’ye sağlam bir tane çaktı. Tony savruldu ve aynı kuyumcunun bu sefer camından içeri girdi, kuyumcu elindeki sopayı düşürdü.  Murat tekrar içeri girecekken Gökhan önüne durdu. Murat, Gökhan’ı bir eliyle tuttu ve diğer eliyle çakacakken bir bankanın özel güvenliği tarafından şok tabancasıyla elektrik yedi ama Gökhan’ın omuzundan tuttuğu için bütün elektrik Gökhan’a iletildi, Gökhan transfer şok ile yere yığıldı. Murat tam kaçacakken zabıta ekiplerinin esnafın ortak operasyonuyla kıskıvrak yakalandı, İron Man kıyafetiyle zabıta kamyonetine koyuldu ve götürüldü.

Olayların üzerinden 1 hafta geçmişti. Tony Stark’ın çalışanları ve arkadaşları kendisini almaya gelmişlerdi. Tony, Gökhan’a kendisini ağırladığı ve kendisi ile beraber sopa yediği için teşekkür etti ve hediye olarak da yepyeni bir el arabası verdi, üzerine de sıfır demir somya alıp koymuştu. Gökhan hediyeye baktı, yarım ağız teşekkür etti. Tony ve arkadaşları gidince Gökhan bir arkalarından baktı bir de yeni eskici arabasına baktı ve “Gökten tepeme Demir Adam düşse demiri hurdacı Murat’a, adamı bana düşer” diye düşündü. Kaderine isyan etmek için diz çöktü, ellerini havaya kaldırdı, büyük isyan için hazırlıklarını tamamladı ve haykırarak; 

-Eskiler alılooo demir alıloooo!

Diye bağırdı. Böyle bağırmak istememişti ama ağzından bunlar spontane çıktığı için Gökhan kaderinin bu olduğunu düşündü ve el arabasını itmeye başladı.